designinistanbul | söyleşi | mânâ yıldız: “güçlü bir görsel ifadesi ve anlamı varsa, tasarım ürün aynı zamanda sanatsal bir obje de olabilir”
716
post-template-default,single,single-post,postid-716,single-format-standard,ajax_fade,page_not_loaded,,qode-title-hidden,qode_grid_1300,footer_responsive_adv,qode-content-sidebar-responsive,qode-theme-ver-10.0,wpb-js-composer js-comp-ver-4.12,vc_responsive

söyleşi | mânâ yıldız: “güçlü bir görsel ifadesi ve anlamı varsa, tasarım ürün aynı zamanda sanatsal bir obje de olabilir”

 

Mânâ Yıldız, Cum Laude ile mezun olduğu The Design Academy, Eindhoven, Hollanda’da endüstriyel tasarım okudu. Buradaki yüzyıllık fabrika ve sanatçı atölyelerinde porselen üzerine deneyim kazandı; farklı üretim teknikleri ve yüksek ısıda canlı renkleri elde etme konularında uzmanlaştı. Aynı zamanda Hollanda’daki multi-disipliner tasarım stüdyolarında elde ettiği çalışma tecrübesi ile tasarım ve sanat akademisi öğrencilerine uluslararası workshop’lar için danışmanlık yaptı; tasarım kitapları ve sergiler için yazılar yazarak, içerik hazırladı.

Karaköy’de 2013 senesinde kendi adıyla kurduğu Mânâ Yıldız Tasarım Stüdyosu’nda üretimlerine devam eden Mânâ Yıldız; ön plana çıkan porselen ve mücevher tasarımlarıyla son dönemde adını sıkça duyduğumuz genç tasarımcılardan. Alışılmadık renk kombinasyonlarının hâkim olduğu çok katmanlı ama yalın tasarımları üzerinde; beden dilinden ritim duygusuna, duygulanımlardan mimik ve jestlere kadar sözlü ifade alanının dışında pek çok incelikli etki söz konusu. Zarif tasarımları, kırılgan görünümlerinin ardında bir o kadar sağlam.

Kısa sürede çarpıcı pek çok tasarıma imza atan ve adını ilerde çok daha fazla duyacağımız Sevgili Mânâ Yıldız’la işleri, Design in Istanbul meseleleri ve gelecek planları üzerine konuştuk.

 

İyi günler Mânâ Hanım. Design in Istanbul söyleşilerinin bir parçası olduğunuz ve yoğun programınızda bize vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. Dünyada, porselen tasarımlarının giderek yalınlaşıyor olduğuna katılır mısınız ve siz, kendi işlerinizi küresel trendler açısından nasıl/nerede konumlandırıyorsunuz?

Haklısınız, porselen tasarımlarındaki yalınlık, modern ve rafine bir anlatım dilinden kaynaklanıyor. Birçok yalın görünen iyi porselen tasarımlarının arkasında detaylı bir çalışma ve sonuçta ince elenmiş fikirler vardır. Diğer yandan hammadde üreticileri de porseleni rafine etmeye çalışıyor. Bugün hammaddeye yapılan modern işlemlerle aynı kalınlıktaki porseleni % 10 hafif üretmek mümkün. Bu gibi teknolojik yenilikler ‘’bugünün’’ değerli porselenlerini üretiyor.
Küresel trendlerde ise tasarım ve sanat birbirini destekliyor; benim çalışmalarım da bu yönde. Fonksiyonu olan ürünler tasarlıyorum ama aynı zamanda form olarak otonom bir görünüme sahipler; kullanılmadıklarında görsel bir imzaları, heykelsi duruşları olsun istiyorum. Mesela bir bardağı tasarlarken onu bir bardak olarak düşünmüyorum ama onu bir “taşıyıcı’’ olarak adlandırıp, yeni baştan formüle etmeyi seçiyorum. Uygulamaktan keyif aldığım işlerden biri de ürünlerime “sınırlı sayıda’’ (limited edition) formüller uygulayıp, aynı ürüne yeni anlamlar ve değerler yüklemek. Tasarım ürünlerinde insanlar gittikçe daha fazla özel üretim, anlamlı ve sofistike ürünlere sahip olmak istiyor. Tasarımcılar da daha fazla özgün ifadelere ve karaktere yer açtığı için özel üretimleri tasarlamayı seviyor.

Eğitim sürecinizde burada bulunmanız sebebi ile Hollanda’daki, yüzyıllara dayalı porselen üretiminin, bu tarihî mirası sürdüren seramik atölyelerinin ve tasarımcıların size ilham verdiğini düşünebilir miyiz? Genel olarak Hollanda’daki meslektaşlarınızın ve özel olarak sizin gelenekle ve zanaatla kurduğu ilişkiyi nasıl değerlendirirsiniz?

Kesinlikle çünkü Hollanda’da okudum, orada yaşadım ve ilk olarak da orada çalışmaya başladım. Geçmiş zamanların mirasını, özellikle de bir zanaat tecrübesini yaşatmak çok önemli çünkü o ustalığa erişene kadar pek çok ders çıkarılıyor; işin incelikleri var. Benim genel anlamda çok beğendiğim bir söz vardır: “Hayat, kendi yanlışlarından ders alıp ilerlemeye yetecek kadar uzun değil.” Geçmişte inşa edilmiş tüm bilgiler çok değerli. Tüm bu zanaat ve endüstri bilgileri muhafaza edilmeli çünkü bunların üzerine modern işler inşa edilecek. Yurtdışında gözlemlediğim geniş üretimhâneler ilham verici; kendi renk ve materyal arşivleri var; her şey formülleri ile birlikte dosyalanıyor. Bu gibi alanlarda insana her fikir mümkün görünüyor.

Hollandalılar sanat ve ticarî tarihleri ile gurur duyuyorlar. Geçmişlerine ait desenleri, motifleri iyi tanıdıklarından, sıklıkla onları bugünün değerleri ile yeniden yorumlayıp ürünlerinde sergilemeyi seviyorlar. Zanaat burada bazen de “el işçiliğiyle düşünme’’ olarak uygulanıyor; atölyeler deneysel bir alan olarak kullanılıyor. Ben zanaatta ustalığı, rafine işçiliğini; üretim süreçlerini yakından takip ederek, kullanılan metotların değerini ve anlamını sorgulamayı seviyorum. Benim için bugün değerli olan tasarımın modern, açık ve anlamlı bir yüze sahip olması.

Peki, Türkiye’de bu ilişki nasıl kurgulanıyor veya gelişiyor sizce? Tasarım, gelenek ve somut/soyut kültür miraslar ile ilişkisini nasıl kurmalıdır?

Geleneksel formlar, desenler ya da zanaat tekniklerini harfiyen uygulamak yerine, onları bugünün değerlerine ve ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde yeniden kurgulamalıyız. Estetik değerler değişiyor, yeni kompozisyonlar gerekli, teknolojik fırsatlardan istifade ederek ya da üretim metotlarına yapılan yeni ve yaratıcı müdahalelerle kültürel miraslarımızı modernize edebiliriz. Birlikte çalıştığımız zanaatkârlar da uzun seneler aynı ürünlerin üretimini yaptıklarından yeni fikirlere ya da değişikliklere kapalı olabiliyor. Bunun aksine tasarımcıların dünyası çok geniş ve çok yönlü; bu noktada iş birlikleri çok değerli. Tasarımı ben bir kültürün görsel alfabesi olarak görüyorum; iyi ürünlerle ritüellerimizi şekillendirip, yaşadığımız alanların, ilişkilerimizin kalitesini ve anlamını kurguluyoruz.

Bu soruyu bir de sanat üzerinden sorsak? En beğendiğiniz tasarımcıların sanatçıya has duruş sergilediğinden söz ediyorsunuz bir söyleşinizde. Sanat ve tasarım alanlarının sınırlarını siz nasıl çizersiniz? Bu iki alan ne kadar geçirgen, ya da iç içedir?

Güçlü bir görsel ifadesi ve anlamı varsa tasarım ürün aynı zamanda sanatsal bir obje de olabilir. Aradaki sınır, görselliğinin ne kadar güçlü olduğu, sahip olduğu özgün karakter ya da günümüz değerlerini ne kadar sorguladığı ile alakalı. Bugün tasarım küratörleri ürünlerdeki fonksiyonu çok katmanlı düşünüyor; objenin duyularımızı nasıl etkilediği, hangi yaratıcı soruların sorulduğu, anlatılan senaryolar ve karakterler, tasarım ürünlerini akıcı bir yoldan otonom objelere taşıyor.

Zanaatkârların, sanatçıların ve tasarımcıların bazı alanlarda, projelerde bir kolektif olarak çalışmasının, tasarımın tek başına sahip olduğu potansiyelden ve ürettiği değerlerden daha fazla bir potansiyeli ve değeri olabilir mi?

Meslek sahiplerinin bakış açıları, öncelikleri ya da tecrübeleri noktasında farklılık gösterir; sordukları sorular, ifade şekilleri farklıdır. Yaratıcı sektörde bence asıl potansiyel de bu şekilde birbirini destekleyen, sorgulayan, aradaki uyum ve zıtlıklardan yeni kompozisyonlar kurgulayan ‘’dinamik’’ iş birlikteliklerinde.

Yurtdışında ya da yurtiçinde içinde yer aldığınız farklı iş birliklerinden yola çıkarak; farklı disiplin ve alanlardaki iş birliklerinin başarılı ve etkili olabilmesi için en önemli unsurun ne olduğunu düşünürsünüz? Kolektif bir üretim deneyiminiz olduysa izlenimlerinizi paylaşır mısınız?

En önemli unsur, ortak bir iletişim dilinde buluşabilmek. Farklı alanlardaki insanların konuştuğu dil birbirinden farklı oluyor. Mesela, bir zanaatkârın işini ya da tecrübelerini her zaman karşısındakine sözel bir şekilde açıkça anlatabilmesini bekleyemezsiniz. İşi elleriyle anlatmaya alışmış olduklarından, ustaya bir materyal verdiğinizde, onu elleriyle şekillendirerek, bükerek, yontarak sizinle konuşmaya başlar. Zanaatkârlarla kolektif üretim deneyimim çok fazla; her alanda ustalaşmanın imkânı yok. O yüzden bu gibi çok çeşitli iş birliklerinden en iyi derecede faydalanabilmek için esnek olup, pratik bir anlatıma sahip olmalısınız.

2. Tasarım Bienali özel seçkisindeki manifestonuz, “gelecekte duyularımıza hitap eden incelikli yorumlar var!”. Bu tasarımın, gelecekle ilişkisine dair önemli bir potansiyele işaret ediyor. Bunun üzerine, size bir Design in Istanbul sorusu sormak istiyoruz: “Sizce, zanaat, sanat, tasarım kolektifi, gelenek-bugün-gelecek derdine derman olabilir mi?” Bu konuda bizlere ne söylemek istersiniz?

Günümüzde insanların ilgisini “tasarım deneyimi’’ çekiyor; bu tasarımlar sezgileri canlandıran, duyuları harekete geçiren, hayranlık uyandıran, farklılaştırılmış tecrübeler sunuyor. Tasarımcılar aynı zamanda tarihi ve geleneği referans göstererek, gelecek senaryoları hazırlıyor. Sanatçı, zanaat atölyeleri, stüdyolar büyük endüstrilerin kalıplaşan standartlarından uzak olduğu için karakteristik ve serbest fikirlerin anlamlı ve gerçek işlere dönüştürülebilmesinde önemli bir yere sahip.

Tasarımla ilişkiniz, her ne kadar bir çok alanı barındırsa da seramik ve porselen işleriniz öne çıkmakta. Bu bir tercih midir, şimdilik böyle mi gitmektedir?

Porselenin benim için apayrı bir yeri var, duygusal bir bağım var diyebilirim. Aslına bakarsanız tasarımda kullandığımız tüm doğal materyaller canlı, hepsinin bir kimyası var, kendim porselenin üretiminde de bulunduğum için onu çok iyi anlıyorum. Bazı yüzyıllık fabrikalarda yeni kişilerin porselene yeteneği olup olmadığını onu izleyen usta ilk 2 dakika içinde anlarmış; ben de bunu görebildiğim için porselende beni en çok bu “kimya ve uyum’’ cezbediyor. O yüzden her zaman öncelikle porselen tasarımcısıyım ama tasarımlarım aynı zamanda yoğunlukla şekil üzerine kurulu olduğundan, porselenin yanı sıra pek çok farklı materyal ile de çalışmayı çok seviyorum.

Bunun devamında, gelecekte altına imza atmak istediğiniz projeleri bizimle kısaca paylaşmanızı istesek?

Bugün hayatımıza giren, ilişkilerimizi şekillendiren geleceğin klasiklerini oluşturmak için tasarım koleksiyonumu genişletiyorum. Porselenin yanı sıra tarihimize ait gümüş masa ürünlerimiz gibi, çok çeşitli zanaat işçiliklerini yeniden yorumlayıp, sahip oldukları çok çeşitliliği, çok renkliliği “modern ve anlamlı’’ bir kimlikle devam ettirmek istiyorum.

 

www.manayildiz.com | Instagram: @manayildiz | Twitter: @manayildiz